Nisan 22, 2010

beklemek..

 
herhangi bir işletme öğrenci olarak bu dönemki derslerimin arasında sayısal ders olmamasından şikayetçiyim, kimileri gibi..

Zira gördüğüm sayılar iki ila on arasında.. o da zaten dörder türde iskambil kağıdında..
tabii oynarsan o da, ee oynamadığın zaman nerede sayılar peki ? orada, burada, şurada belki de sigaramın dumanında.. bir nefes, iki nefes, üç nokta...

Acaba ne zaman sonlanır bu sevda ? kimilerine göre kara sevda, kimilerine göre beşikten musalla taşına.. Evet, yok öyle bir aşk dünyada beşikten musalla taşına..

Sevgiliye duyulan aşklar çıkar olmuş aslında.. ters düşünce çok sevdiği aşkına, şarkı söyler gibi adeta, sen yoluna ben yoluma.. sende değildi zaten hiçbir zaman hata..

Yaşanmamalıydı, olmamalıydı o günler aslında.. Farzet bir ruyaydı ve sen tatlı bir ruya gibi kaldın aklımın bir köşesinde.. Farzet bir hayaldi belkide yaşadıklarımız, güzel bir hayaldi hemde.. ya da hiç yaşanmamıştı, sadece kafamın içinde kurguladığım bir senaryoydu aslında, olamaz mıydı ? seni sadece hayatım dediğim oyun sahnem içinde figuran olarak oynatmak istedim, olamaz mıydı ?

Senin ondan, onun senden haberi bile yoktu.. var mıydı yoksa, vardı da seni ona mı kaptırdı elinde olmadan.. peki, şimdi ne yapmak gerekirdi acaba.. bir daha hatırlamamak üzere herşeyi unutmak veya herşeyi zamana bırakıp ufukta bir ışık nöbeti tutup geçmişi geçici de olsa biraz unutmak mı..
Her gece güneşin doğuşuna bir kaç yelkovan turu kalana dek beklemek.. o hüzünlenmiş gözlerle ufukta ufacık bir ışık olduğunu görebilmek için nöbette beklemek, beklemek, beklemek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder