Aralık 07, 2010

diyelim ki hoşgeldin

peki, 
diyelim ki hoş geldin.. 
ömürlük mü kalacaksın, günlük mü
yoksa sadece 
kapıdan bi' bakıp gidecek misin 
ya da 
beni de alıp götürecek misin 
gideceğin yere.. 


aslında hiç uğramasan da olurdu hani.. 
aklıma, kalbime, yüreğime 
hiç girmemiş de olurdun, 
güzel de olurdu.. 


sade ve sadece 
tek başıma alır başımı giderdim uzaklara; 
sensiz, sessiz, zevksizce..


sensiz yaşayabilirdim herhalde, 
en azından öyle sanmıştım.. 
ufakta olsa ihtimali 
belki gelirsin diye hayaller kurmuştum.. 


ama aslında ben sadece 
hayal kurmamış, 
o hayaller içinde 
kurduğum dünyada boğulmuşum..

Aralık 03, 2010

evet sadece sevdim

duydum ki gecenin bir yarısı
önce bir yangın çıkmış
sonra cinayet işlenmiş
bizim sokakta..
polisler, ambulans, itfaiye
herkes orada anlayacağın

mahalle sakinleri ile görüşüyor memurlar
acaba gören ya da duyan,
bir şeyleri, var mı diye..

daha sokağa girmeden anlıyorum,
bir şeyler olmuş burada
en iyisi uzaklaşmak oradan
hiç bir şeyi görmemiş,
yaşamamış, hissetmemiş gibi..

ama dayanamıyorum dönüyorum
kaçtığım yere, anlatıyorum bir bir..

neden yaptım, niye yaptım diye
alıyorlar götürüyorlar beni merkeze
çok geçmeden çıkıyorum mahkemeye
sıralıyorum sebeplerimi teker teker..

ve başlıyorum;

onu gördüm,
sadece sevdim,
ama söyleyemedim,
suçluyum hakim bey
evet sadece sevdim..

onu unutabilmek için de
hayallerimi yaktım,
duygularımı öldürdüm,
düşüncelerimi susturdum..

sadece sevdim,
evet sadece sevdim
şimdi cezam neyse çekerim..

Kasım 30, 2010

acısa da öldürmez

arada sırada yazmaya çalışıyoruz işte;
hayattan arda kalan zamanlarda..
onu hatırlatmayacak kelime oyunları oynayarak

seni istemiyorum, seninle oynuyorum,
seni hatırlamıyorum bile..
'ben, sensiz yapamıyorum'un bir başka şekilde
itiraf edilişi aslında..

hatırlamak da hatırlanmak da güzel şey özünde
ama kime göre neye göre, tabi ki de "adamına göre"

o'nun aklının fikir odalarında yer alamadıysan da
uğraşmamak lazım aslında hatırlanmak için..

ne de olsa Sıla'nın da dediği gibi
"acısa da öldürmez"..

Kasım 10, 2010

sonuç olarak

bir saatte, bir gecede,
bir günde, bir ayda
ya da bir senede


yazılabilecek şey değil bütün bunlar..


an gelir bir cümle,
bir kelime ya da
bir harf,
bir sayı,
bir nesne
çıkıverir
aklımın ucundan;


senin için..


bir, iki, üç, dört...
derken toplarım onları
aklımın bir köşesinde


elbet bir gün 
serbest bırakacağım zamanı gelince
gidecekleri yerlere..


o zamana kadar beklerim
topladıklarımla,
patlamaya hazır volkanik
bir dağ misali


sadece 
doğru zamanı beklerim,
volkanın patlaması,
benim haykırışım için..


ama zaman 
beklendiği gibi geçmiyor
bir türlü vakit gelmiyorsa
yavaş yavaş, 
kendi içinde, zararı
sanki sadece kendine
olacakmış gibi
patlamaya 
ya da
patlama sinyalleri
vermeye başlarım..


Artık bir 
umut,
ümit,
yaşama sevinci,
bir amaç 
kalmamış gibi gelir..


Bazen 
çevremdeki dağların yardımıyla,
bazen de 
kendi kendime ateşimi söndürürüm


yaraları da 
o kadar sanıldığı gibi
ağır olmaz sanki,
yani öyle umut ediyorum..


Umut ediyorum,
o zaman 
hala 
bir şans var denebilir..


"Nefes alıyorsak, hala bir umut var demektir", sonuçta..

sensin

insan sevdiğinin gözlerine bakamazmış,
özellikle de sevipte ona söyleyemediğine..


işte böyle vahim bir durumun içindeyim


soru işaretleri, 
acabalar, 
belkiler ile dolu


içi boş bir kuyunun içerisindeyim


belki de 
aşkların en güzeli uzaktan olanıdır, 
olamaz mı yani ?


Sen yukarıda benden habersiz,
ben kuyunun dibinde sensiz..


Seni gördüğümde
hızlı kalp atışlarım,


arkandan baktığımda
sensizlik mutsuzluğum,
sana baktığımda
gözlerimi kaçırmalarım,

uykuya daldığımda
rüyalarıma girişlerin

işte tüm bunların asıl suçlusu
sana,
seni sevdiğini bir türlü söyleyemeyen
ben değil,


kendini bana hayran bıraktıran,
sevdiren,
aşık ettiren,


sensin..

Ekim 26, 2010

..

bu aralar yazamıyorum bi' şeyler..

aklımı kurcalamıyorsun bile,
eskisi gibi aklımın en ücra köşelerinde bile barınamıyorsun artık..

bi' aralar aklımın odaları senle dolup taştı,
ne kadar sensizlik olsa da hayatımda, hep sensizliği unutmaya çalıştım aslında..

unutmaya çalıştım, sadece çalıştım..
sonuca ulaşamadım..
ama şimdi ?

ya sen içimdeki beni öldürdün ya da ben içimdeki seni tamamen sildim..

Eylül 20, 2010

sebebim


gece yatmadan önce içtiğim

son sigaram gibisin..

sabah uyandığımda

boğazım kuruyor, içim yanıyor, nefes alamıyorum

ikiniz de sebebim olabilirsiniz

ama bırakamıyorum..

Haziran 12, 2010

sen ve ben

şiirler yazdım sana,

söyleyemediğim..

içinde yalnızca sana ait olan duygularımın

yer aldığı

sadece sen ve ben olduğumuz..

söylemedim,

sen de farkına varmadın

varmak istemedin ya da


oysaki bambaşka dünyalarda yaşıyormuşuz

biz seninle..

sen siyahı severmişsin

ben beyazı

sen sevilmek istermişsin

bense hem sevmek hem sevilmek..

yanacağını bile bile

elimi ateşe sürmekten korkmazken

sen, sana bir şey olmasın diye

ateşe bile yaklaşmazdın

ve ben seni her gördüğümde

içim kan ağlarken

sen gülüp geçerdin

hiçbir şeyin farkında olmadan..


oysa senle ben aynıymışız aslında

sadece ben sana şiirler yazmışım

sen bana..

sessiz sessizce

kaçtı uykum yine bu gece

yatağımdan uzandım pencereye doğru

yerini bulamadım tam, sersemlikten

uykusuzluktan mı yoksa sensizlikten mi

bilemem

baktım usulca pencereden

İstanbul sisli bu gece yine

İstanbul ağlıyor hüngür hüngür

yine bu gece

ve ben sensizliğin verdiği

acıyla

eşlik ediyorum ona

sessiz, sessiz ve sensizce..

Haziran 04, 2010

..


bu senin olsun dedin ve

sevinçle havaya fırlattın.

aslında sen beni

kör bir kuyuya attın,


yalan aşkınla..

Mayıs 14, 2010

yine

seni sevmek istiyorum,

fakat bundan öylesine çok korkuyorum ki..


çünkü,

biliyorum bu sevgi tek yönlü olacak ve

beni dönüşü olmayan yola sokacak..


yine acıyla yaşayacağım..

yine kimseyle paylaşmayacağım..

yine kendim yaşayacağım..

yine kendim sonlandıracağım..

yine yalnız kalacağım..

yine sensiz olacağım..

Mayıs 04, 2010

veda..


gözlerim yaşarıyor gecenin karanlığından,
kulaklarım çınlıyor gecenin sessizliğinden..

ve ben sana olan özlemimle hayalimdeki resmine,
sana,
bakıyorum.. sonra yavaş yavaş akmaya başlıyor gözyaşlarım,
çünkü sana bakıyor, kendime kızıyorum..

konuşacak birini arıyorum, gece yarısı.. en yakın dostumu alıyorum yanıma..
çıkarıyorum olduğu yerden.. yakıyorum bir tane kendim,
bir tane de benim gibiler için..

bitene kadar anlatıyorum ona seni
ve benim ne kadar korkak olduğumu.. hak da vermiyor değil ama.. sonra başlıyor birden sorgulamaya..

indikçe derinlere yaram daha bi fena oluyor.. yapma diyorum,
tamam unutayım bırak gitsin
yarım bile kalmamış olmasına rağmen..

ama sonra anlıyorum aslında dost pek bi' acı söyler, aslında bi' daha o duruma düşmememi ister..
iş işten geçmeden, yaralar derinleşmeden..

sabah oluyor, odamın içi
yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyor.. birazdan, güneş bulutların arasından göz kırpar
bana doğru.. aydınlatır dünyamı..

işte tam seni unuttuğumun zamanıdır o an.. artık uykusuz gecelere
veda edilen an..

yeni umutlarla başlanan
tertemiz bir sayfa.. ne güzel sadece günün aydınlığı ve benim karanlığım saydığım
senin olmayışın..

iyi ki de olmamışsın..

aslında gerçekten özlemini duyduğum sayfa,
bendeniz tek başına hayatta.. seninle kendimi kandırmış olduğum yaprakları
tek tek çöpe atıyorum üstüne de yalancı dostlarımdan
bazılarını..

yapraklar ve dostlar, ikisi de yanıp gidiyorlar,

bir daha hatırlanmamak üzere..

Mayıs 02, 2010

adı sevda..

dokunduğum en sıcak ağustos akşamısın..

ellerimde sevdanın yanık kokusu..

gezindiğim avare bir deniz kıyısı..

en güzel mehtap sensin denize dost..

aradığım bulunmayan haykırdığım duyulmayan..

sen asla dün olmayan bir yaşanmamış an..

fd..

Nisan 25, 2010

sana..

sana geldim yine,

ilk ve son aşkım sana..

bir merhaba bile demedin bana.. öylesine kırıldım ki sana.. sevgim de sana kırılmam da..

hep yanındaydım aslında, ama farkında değildin sen hiç bir zaman.. ya da bana öyle geliyordu..

son kez gördüm seni, belki bir daha uzun bir süre görememenin korkusu vardı içimde..

o yüzden baktım, baktım ve bir daha baktım..

masmavi gözlerinin içinde ruyalara dalmıştım, hiç uyanmak istemedim.. sadece sen ve ben.. ne de güzel olurdu o zaman bu yalan dünya..

ama bu kahpe dünya yine bir yolunu bulup o güzel düşten uyandırdı beni her zaman ki gibi..

uyandığımda sen yoktun yanımda.. hatırladığım tek şey o güzel okyanus mavisi gözlerinde sonsuza kaybolduğumdu..

Nisan 23, 2010

n'apalım..


Çok özlüyorum seni..

Seni görememek öyle koyuyor ki bana, kahrediyor beni.. Sanki hayat anlamsızlaşıyor, insanlar üstüme üstüme geliyor sanki.. Ve ben hepsini aşıyorum ama yine de ulaşamıyorum sana..

Oysa çekip gitmeden önce ne tatlı anılar yaşamıştık biz seninle..

Zaten ben her şeyi bu kadar hoş görmene şaşırmıştım ilk başlarda.. Ama sonunda anladım, gerçi bu biraz geç oldu da.. Ne güzel de anlaşıyorduk diye sanmaya başlamıştım da.. Meğer hepsi birer yalanmış.. Güzel ve acı bir yalan..

Aslında o geveze susuşlarını bile özledim yani, desem yalanda değil hani.. Hayatımda her şey aynı.. Sadece ufak bir eksiklik var, sadece sen yoksun.. O kadar..

Oysa senin benden tek istediğin, kendini iyi hissetirecek güzel cümleler kurmamdı.. Ama n'apalım olmadı..

Hal bu ki kaç kere de “siyah beyaz bir hayat yaşıyorum benden renkli ifadeler bekleme” demiştim sana.. İnanmadın belki de inanmak istemedin, aslında biraz kendimi sıkıştırınca gayet de güzel cümleler kurabiliyormuşum..

Bunu anladım senden sonra, hayatıma bunu kattığın için teşekkür ederim sana.. Demek ki belli bir dengeyi sağlayamamışız biz seninle..


Birimiz hep yerlerde sürünürken, diğeri hep yükseklerde uçmuş anlaşılan..

ona..


İstanbul’un boğaza karşı güzel semtlerinden birinde İstanbul kadar yine aynı güzellikte bir kız vardı.. Vardı diyorum çünkü artık onu göremiyordum..

Geçenlerde gördüm onu.. Pek bi’ değişmiş, eskisine göre daha bi’ güzelleşmişti ya da bana öyle geliyordu.. Ne zamandır görmemiştim onu..

Bir türlü şu cesaret denilen şeyi toplayamadım.. Ne biçim iş arkadaş o yokken buralarda, o varken şeytan aldı götürdü bir türlü getiremedi..

Belki de “bana ne senin sevginden“ demesinden korkuyordum.. İşte tam o an yıkıldığım an olurdu belki de.. Ona, yıkılmadığımı, sapasağlam durduğumu, hayatıma onsuz devam edebileceğimi, "bana sanki başka sevgiler mi yok derdim", çekip giderdim.. Bir daha onu hatırlamamak için dua ederdim..

“ben de seni” deseydi ne olurdu ki.. Ama demedi işte ya da diyemedi.. Olsun seninle konuşmak yine de güzeldi be güzel kız.. Bari ismini öğrenseydim.. Bak şimdi sızlıyorum, özlüyorum, arıyorum ruyamda bile seni..

..

Birden uyanıyorum, bakıyorum hepsi ruyaymış.. Dediğim gibi ruyamda bile özledim seni.. İçimden haykırmak geliyor, kendi kendime konuşuyorum.. Eğer şu anda nerede olduğunu bilsem gelirdim yanına sana seni sevdiğimi söylemek için diyorum..

Ama neyse,

Her nerdeysen gözlerinden öperim..

Ha unutmadan,

Peki söyle bana güzel kız şimdi.. Sen de beni benim seni sevdiğim kadar sevdin mi, ya da azıcık da olsa sevmeyi denedin mi..

Nisan 22, 2010

beklemek..

 
herhangi bir işletme öğrenci olarak bu dönemki derslerimin arasında sayısal ders olmamasından şikayetçiyim, kimileri gibi..

Zira gördüğüm sayılar iki ila on arasında.. o da zaten dörder türde iskambil kağıdında..
tabii oynarsan o da, ee oynamadığın zaman nerede sayılar peki ? orada, burada, şurada belki de sigaramın dumanında.. bir nefes, iki nefes, üç nokta...

Acaba ne zaman sonlanır bu sevda ? kimilerine göre kara sevda, kimilerine göre beşikten musalla taşına.. Evet, yok öyle bir aşk dünyada beşikten musalla taşına..

Sevgiliye duyulan aşklar çıkar olmuş aslında.. ters düşünce çok sevdiği aşkına, şarkı söyler gibi adeta, sen yoluna ben yoluma.. sende değildi zaten hiçbir zaman hata..

Yaşanmamalıydı, olmamalıydı o günler aslında.. Farzet bir ruyaydı ve sen tatlı bir ruya gibi kaldın aklımın bir köşesinde.. Farzet bir hayaldi belkide yaşadıklarımız, güzel bir hayaldi hemde.. ya da hiç yaşanmamıştı, sadece kafamın içinde kurguladığım bir senaryoydu aslında, olamaz mıydı ? seni sadece hayatım dediğim oyun sahnem içinde figuran olarak oynatmak istedim, olamaz mıydı ?

Senin ondan, onun senden haberi bile yoktu.. var mıydı yoksa, vardı da seni ona mı kaptırdı elinde olmadan.. peki, şimdi ne yapmak gerekirdi acaba.. bir daha hatırlamamak üzere herşeyi unutmak veya herşeyi zamana bırakıp ufukta bir ışık nöbeti tutup geçmişi geçici de olsa biraz unutmak mı..
Her gece güneşin doğuşuna bir kaç yelkovan turu kalana dek beklemek.. o hüzünlenmiş gözlerle ufukta ufacık bir ışık olduğunu görebilmek için nöbette beklemek, beklemek, beklemek...

işte öyle..

Geliyor işte bazen..

Saat gecenin bilmem kaçı, güneşin doğuşuna bir kaç yelkovan turu var daha..

Yine özlemişim seni ve yine hasret duyuyorum sana.. Sen beni yalnızlığa mahkum ettin aslında.. Ben seni, sen olduğun için, hayatıma renk kattığın için sevmiştim yalnızca.. Ama diyemedim, söyleyemedim sana seni ne kadar çok sevdiğimi.. Düğümlenir olmuştu boğazım, tam şurama sol tarafıma bir sızı oturmuştu o gün.. Haykıramadım ne çok sevdiğimi bu dünyaya..

Belki de kendimi kandırdım ne sevdim be kardeşim diye, seni.. Oysa ben gözlerimi senden saklar bakışlarla odaklardım,sana ve ne kadar güzelde gelirdin o an bana.. Ama dedim ya bi kere söyleyemedim sana, kaçırdık geceden sabaha giden son treni de bu arada.. Ne sen oradasın şimdi, ne de ben oradayım şimdi.. Ne olurdu ki hiç görmemiş olsaydım seni ya da hiç tanışmamış gibi..

Kardan adam bile güneşe aşık olmuş, ben sana aşık olmuşum çok mu..