Eylül 02, 2015

stepne

*tavsiye; emel sayın - rüyalar gerçek olsa ile okuyunuz..



erkeklerin stepne olarak kullanıldığı dünyada hayalin ötesine geçmiyor bazen bazı şeyler..
(kahrolsun o bağzı şeyler)
çok da fazla üstüne gitmemek lazım bazı şeylerin, bazı kimselerin..
dokuz saatin sonunda bu kanıya varmıştı birkaç iyi adam, nemli gözlerle dost meclisinin içinde..
çünkü onlar sebepsiz sevmişlerdi, sevmek için sebep aramamışlardı.. gelgitler yaşamıştı hepsi..
döner umuduyla belki sever, belki ilgi gösterir umuduyla heyecanla beklemişlerdi gelmeyecek hatta gelemeyecek o muhteşem günü..

üstüne yeterince düşmedikleri için, sıkboğaz etmedikleri için, yüzsüzlük yapmadıkları, yavşamadıkları için mi istedikleri olmuyordu.. ya da ettikleri dualar her seferinde çatıya mı takılıyordu..

belki de bi' daha kimseye yapamayacağı güzellikleri yapmıştı ona adamlardan biri.. halbuki daha yapacakları da vardı içinden geçirdiği.. göremiyordu bi' türlü fotoğrafından başka kendisini, o da izin verdiği ölçüde..
kendini kaybeder gibi oldu uzun bi' süre.. toparlandı sonradan, aslında işlerin yolunda gitmediğini kendisi de biliyordu.. ama bi' umut, var mıydı bi' umut?
karşısındaki o yokmuş gibi mi davranıyordu, zorunda olmadığı halde zorakiymiş gibi mi yapıyordu acaba.. tünelin ucunda ufak da olsa bi' ışık, bi' belirti, bi' yol ne bileyim bi' şey bi' bok yok muydu..
sorular, cevabı merak edilen meçhul sorular..
umurunda mı değildi yoksa onun.. oysa o çok umursamıştı be gülen yüzünü görebilmek için, gülen gözlerinde kaybolup dalıp gitmek için..
tesadüfen karşılaşırsa eğer bir gün ona ne diyeceğini bile biliyordu, zaman geçtikçe içindeki heyecan azaldıkça, çoğunu unutsa bile söyleyecek bir iki kelamı vardı bittabi.. içinde ne sessiz çığlıklar kopuyordu, ne sükut-u hayaller yaşıyordu..
uyurken gördüğü rüya bitmesin diye gecenin karanlığında sadece onun ışığını görebilmek için güneşi durduracak gücü de vardı üstelik.. zaman geçtikçe umudunu yitiriyordu, göremediği duyamadığı yaşayamadığı, alamadığı karşılıkla..
ve her nefes bir umudu daha çöpe atıyordu, akreple yelkovan boşa çırpınıyordu ve uzaklaşıyordu haleti ruhiye azalarak bitercesine..
vaz mı geçmeliydi..


ve kıymetlerini bilmedi, bilemedi, bilmek istemedi onlar..
bir eksik bir fazla fark etmezdi onlar için, dünya sözde onların etrafında dönüyordu nasılsa ve işin en boktan yanı da buydu..
doğruydu!

Ağustos 22, 2015

iyilik sağlık

bizim en büyük hatamız herkesi, her şeyi  kendimiz gibi
görmek - sanmak - oldu..

güzel mi insan sandık, değer verdik, yardım ettik,
görmemezlikten geldik yanlışlarını - kusurlarını -
uyumsuzluklarını, huysuzluklarını,
insandır hata yapar (boku da çıktı bunun)

gören değil de örten mi olduk..
çok sıkı örttük ya da
çok ince düşündük - gördük - belki de..


pis moruk, "umursadıkça kaybettiğimiz insanlar var" diye özetlemiş..
-verin oradan bir köpek öldüren daha-

istediğini hemen vermeyeceksin - yapmayacaksın..
iki mi yüzlü olacaksın, umursamayacak mısın, değer mi vermeyeceksin
kötü mü davranacaksın,
buna sen karar ver
hemen şimdi, yelkovan akrebi kovalamadan..

o zaman sen iyisin, iyi oluyorsun,
değerleniyorsun, piyasan artıyor, büyüyorsun..
aman ne güzel, sokayım öyle büyüklüğe!

tersini yaparsan eğer;
onun senle işi bittiği zaman kötüsün, kakasın,
hiç yoksun, hiç olmamışsın
aslında sen, bi bok değilsin..

hakkaten ya kim(s)din ki sen amk!


iyi insan olmayın,
iyi insanların ağzına terlikle vuruyorlar..
hem de tuvalet terliğiyle..

benden söylemesi..

Ağustos 13, 2015

bakın dalganıza

kimsenin umurunda olmadığınızı bilmeniz hoşunuza gider, ne kadar güzel ve özel, değil mi?
eminim öyledir(!)


siz onları umursarsınız ummadıkları anda,
hatırlarsınız siz yokmuşçasına yaşarken,
akreple yelkovanı yavaşlatır onlara zaman ayırırsınız,
x'e 1 verir gibi sen benim için teksin, özelsin dersiniz..
pi'yi 3 alırsınız kafaları karışmasın bi sorun çıkmasın diye
de'yi da'yı ayırırsınız cümleyi anlasın diye

anlar-lar- mı
belki bir gün, ya da hiç bir zaman..

o ya da onlar için

ne üzülmeye ne sevinmeye ne sevmeye ne de ağlamaya... değmez..
bırakın hayatla lades tutuşmayı,
kimse için ölmeyin, zaman geçiyor..
yapmayan yapmadığıyla, gelmeyen gelmediğiyle,
sevmeyen sevmediğiyle, giden gideniyle kalıyor..
gelmeyecek haberi beklemekle ömür bitiyor..
umutlar azalıyor her ne kadar nefes alıyor olsak da..

hayat kısa, kuşlar uçuyor, güneş doğuyor,
deniz masmavi, ay bembeyaz
bakın dalganıza, kurun hayalinizi yaşayın tek başınıza..

fazla da abartmayın,
hayal kurmak güzel şey ama yıkımı büyük oluyor..

Temmuz 16, 2015

bu muydu

ne şansımız vardı
ne vurduğumuz gol oldu
ne sevdiğimiz bölümü okuduk
ne istediğimiz işi yaptık
ne hoşlandığımızı söyledik
ne zaman doğruydu
ne günler yanlıştı
ne sevdiğimiz bizi sevdi
ne gördüğümüz doğruydu
ne yaptığımız yanlıştı
ne başkası olduk
ne de onun istediği
ne sevdiğimiz vardı
ne sevenimiz
ne sevinçlerimiz oldu
ne de hüzünler peşimizi bıraktı
ne istediğimiz hayatı yaşadık
ne fazlamız vardı ama eksik yanımız çoktu..

kısaca,
ne hayat bizi istedi ne de biz bu hayatı yaşamayı seçtik..
tesadüfen geldik mecburen mi yaşıyorduk
bu arada birbirimizi ne kadar çok seversek
yanımıza o mu kar kalacaktı,
oldu olacağı bu muydu..

Haziran 05, 2015

bir merhaba ile gel hosçakalı olmasın

konuşamadıklarımız olur ya hani 
açacak konu bulamadığımız.. 
belki de bulunca heyecandan konuşamadığımız.. 
neresinden tutsan elinde kalır gibi gelen..


masal gibi hayallerim vardı, 
henüz yüzünü bile görmediğim seninle. 
elbet bir gün gerçekleşir diye umduğum hayallerim, 
heyecanlarım..
başrolde sen yoktun sadece.. 
masal gibiydi her şey; sen, peri kızı..
yer ve zaman önemsiz olmalıydı senle olunca 
ya da öyle mi olması gerekiyordu masal seninle olunca.. 
peri kızıyla tanışmak, onunla susmak, saatlerce susmak.. 
saçmalamak birlikte,  absürt şeylere gülmek 
ağlarcasına bu kadar zor muydu. 

bir kuş olsam camına konsam, sana baksam,
seninle aynı havayı solusam, sana alışsam, sana bağlansam, 
sende kalsam.. 

sen iyisi mi 
bir merhaba ile gel, hoşçakalı olmasın..

Nisan 17, 2015

bana beni anlamam lazım

insan sever de sevdiğini söyleyemez ya, ha işte ondan alırım bi' dal..
hep bunlar sevdiğin insanı tanımadığın için başına gelenler, olağan dışı durumlar..
dışını görüp, sol çaprazdan vurulduğun, avucunun içinden kaçırdığın, içine bakamadığın için yaşadığın heyecanlar, salgıladığın adrenalinler..

acaba ne der, ne yapar, nasıl karşılar, sever mi, söver mi, döver mi, gider mi, kalır mı..

gelse iyi olmaz mıydı..

sevse müthiş olurdu..

kalması harikuladeydi..

Mart 12, 2015

neden

iki sene önceydi..

sıcak bir çarşamba akşamı sigarayı bıraktım, pazar okumaya başladım. bir de güzel bir deniz kızından hoşlandım bu arada. kafama göre de bi' iş buldum mu yeni bir hayat başlayabilirdi benim için. hayaller biraz fazlaydı, hiçbir zaman hayat bu kadar güzelliği bir arada bir anda sunmazdı.. ve sunmadı da.. zamana yayar, bazen ödüllendirirdi. biz de bokunu çıkarırdık çoğu zaman.. rüyaları ertelemek durumunda kaldım bir süre, hayatın akışına çelme takmamak için. doğrusu bu muydu, beklemek mi gerekiyordu.. zaten gördüğün rüyanın ne kadarını yaşıyorsun ki.. ama bugün ama yarın, elbet su benim istediğim yönde istediğim yere doğru kıvrılacaktı.. ancak doğanın olağanlığına etki edebilecek tılsım elimde değildi, öylece bekliyordum.. ve sanırım beklemek gerekiyordu, neden?..