Ekim 06, 2021

vazgeçmeden ölme

Merhaba dedi çocuk sıcak bir tonlamayla,

Kız da gülümseyerek merhaba dedi..

(bir merhaba ile gel, hoşça kalı olmasın)


Çocuk, seninle bir şey konuşmak istiyorum, müsaitsen bir şeyler yiyip içelim mi, vaktin var mı diye sordu içinde kelebekler uçuşarak..

Kız şu an müsait değilim, bi ara konuşalım dedi ama zaman belli etmedi. Belki de yerli yersiz zamanlı zamansız konuşmayı sevmiyordu..

.

.

Aradan bir kaç gün geçti ve çocuk cesaretini toplayarak kızla yeniden konuşmak istedi. Kız yine bir bahaneyle sıyrıldı, sanırım gün ona 24 saat değil de 18 saat, hafta da 7 gün yerine 4 gündü. Çocuğa ayıracak zamanı yoktu, yersen.. Hep bir hazırda bahanesi vardı.. 

Bu sefer de olmayınca özenle kelimeleri seçip güzel bir mektup yazarak içini dökmek istedi..

Sevgisine karşılık bulamasa da en azından içini dökmek onu rahatlatır diye umuyordu ve durumun farkındaydı. Ona duyduğu hisleri onun bilmesi gerektiğine inanıyordu, biraz ahmakça biraz safça (ah be çocuk)..

Bütün gece onu düşledi, ona uygun en güzel sözcükleri seçti; içinden ne geçiyorsa en saf, en yalın, en doğru, en temiz, en kusursuz şekilde cümlelere döktü.. 

Güneşin doğuşuna bir kaç yelkovan turu kala uyuya kalmıştı, kurmuş olduğu hayaller ona bütün gece ilham kaynağı olmuştu.. 

Vazgeçmesi gerektiğini biliyordu, içini dökmüştü ve o gece uzun süre sonra içi rahat uyumuştu..

Belki de mektubu yazdığı gece hayatının en güzel, en heyecanlı gecesiydi. Mektubu zarfa koydu, kızın ismini yazdı ve gözlerini hafifçe yumarak heyecanla mutlu bir şekilde kalbinde kıza duyduğu özlemle uykuya dalmak istedi..

Ve ne yazık ki kızın mektubu okuduğunu görmeden, sevdiği kıza hasret, ona seni seviyorum diyemeden, buruk bir sevinçle hayata veda etti.. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder